Neymiş Bu Feminizm?

Feminizm, sözlük anlamı olarak, kadının siyasal ve toplumsal haklar bakımından erkekle eşit olması gerektiğini öne süren ve bunu gerçekleştirmeye çalışan akım, olarak tanımlanıyor.
Laf kalabalığına gerek yok kısacası kadın ve erkeğin her alanda eşit olması. Özellikle belirtmek istiyorum, kadının erkekten üstün olması demek değildir. Kadın ve erkeğin eşit olmasıdır.
Özellikle belirtiyorum ki, ısrarla anlamak istemeyen kesme bir kez daha sesleniş olayım.
Kelime anlamı olarak feminizmi anladıysanız okumaya devam ediniz. Ama halen "Abi kadını erkekten üstün tutuyor işte." diyorsanız. Lütfen ilk paragrafı 3-5 kez okuyun.

Şimdi feminizmi biraz deşelim. Öncelikle
BU FEMİNİSTLERİN DERDİ NE? NE İSTİYORLAR?
Feminizm düşüncesi ve feministler her eşitlik istiyorlar. Peki ne bu eşitlik;
Şimdi doğduğumuz andan itibaren ölene kadar feminizmin yaşamımıza dokunduğu ve dokunması gereken yerlere bakalım.
Aslında konu daha doğmadan başlıyor, erkekse mavi kızsa pembe giydirelim diyorlar. Peki rengin cinsiyeti olur mu? Mesela turuncu hangi cinsiyetten, yeşil mor, kahverengi... Ya da olay koyu renkler erkeklerindir, açık renkler kadınlarındır diye bir kural mı var? Kız bir bebek mavi giyerse ne olur? Erkek bir bebek pembe giyerse ne olur? Yoksa dünyanın sonu mu gelir? Hayır gelmez, eğer dünyanın sonu gelseydi, bir "baba" ufacık, minicik, masum bebeğine tecavüz ettiğinde gelirdi. O yüzden renkleri, 'erkek rengi', 'kız rengi' diye ayırmayalım. Renk renktir.
Pekala, 9 aylık bir serüvenden sonra dünyaya gözlerimizi açtığımız ve her şeye yabancı olduğumuz o ana bakalım.
Lütfen kimse itiraz etmesin, Türkiye'nin %80-85'i kız bebekleri olduğunda, erkek bebekleri olduğu kadar sevinmiyorlar. Ya da 'İnşallah ikincisi erkek olur.' diyorlar. Anne babalar, kız-erkek konusunu büyük oranda aşmış gibi görünse de işin içine geniş aile ferleri girince iş değişiyor. O aileden birisi çıkıyor ve diyor ki; "Kız da iyi de, erkek olsa daha iyi olurdu yeğenim.". Yedi kuşak uzaktan bir akraba bile olsa bu cümle kuruluyor efendim. Tabiki istisnalar, özellikle kız bebek isteyenler var.Onları tenzih ediyorum. Erkek bebek dünyaya geldiğinde ise, o yedi kuşak ötedeki akraba dahil herkes mutlu. Yani ben şu ana kadar "Erkek mi?Keşke kız olsaydı." ya da "Yine mi erkek, bu kez de kızım olsaydı." diyeni duymadım görmedim. Öyle insanlar var ki bin tane oğlu olsa bin birinciye hayır demeyecek. Ama iki kızdan sonra herkes erkek aramaya başlıyor. Ne iki kızı bir kız, bir.. Doğduğumuzda olaylar böyle.
4-5 yaşına kadar her şey, herkes için güzel. Ama 5 yaşından sonra, sorun dağı gözükmeye başlıyor. Kendimden biliyorum, annemden bacaklarımı açarak oturduğum için defalarca uyarı ve çimdik yerdim. Ya da sofrada dizim üstünde oturmadığım, bağdaş kurduğum zamanlar hemen dürterdi beni. Ama erkek kuzenim karşımda bacağını da açardı, bağdaş da kurardı. Çekinmez sorardım, "O öyle oturuyor ama, neden ben oturamıyorum." birçok kişinin duyduğu, ve hayatım boyunca hala ısrarla bir kesmin söylemeye devam ettiği o cümle söylendi. "O ERKEK!". Gerçekten acayip mantıklı bir cevap(!)
Yaşınız erkekler, amcalarına pipilerini gösterirken, kızlarımız 'edep' dersi alıyorlar. Eee! Hani 'Edepse herkese edep'ti. Erkeklerin pipilerini göstermesi edepsizlik değil mi? Yoksa erkekler herkes kategorisine girmiyor mu? Ya da edep sadece kızlara mı lazım? Eşit davranalım, feminist olalım. Vallahi bir şey kaybettirmiyor. Eksilmiyorsunuz yani. Oğlunuz bacaklarını açarak oturduğunda "Oğlum oturuşunu düzeltir misin?" demeniz. Kesinlikle kaybettirmiyor.
Hala büyümeye devam ediyoruz. Cinsiyetçi düşünceler de bizimle birlikte büyüyor tabiki.
Liseye geldiğinizde hem ergenliğin verdiği duygu durum halleri hem de çevresel etkiler her iki cinsi de etkiliyor. Kızlar, ergenliğe erkeklerden önce girdiği için kızlar zorluklarla erkeklerden daha küçük bir yaşta karşılaşıyorlar. Düşünsenize, vücudunuzda oluşan değişiklikler, adet görmeye başlamanız, sivilcelenmeniz, göğüslerinizin belirginleşmesi, ve herkesin göğüslerinize baktığını düşünmeniz. Hatta bu yüzden kambur yürüyerek göğüslerinizi saklama çabanız ve tüm bunlar ortaokulun sonlarında başlıyor. Bunlar yetmezmiş gibi, erkek egemen toplumda yaşamanın zorluğu da sırtınızdaki kambura yeni bir yük oluyor. Örneğin, akşam yemeği yendikten sonra, anneyle toplanan sofralar, abiniz erkek olduğu için toplamıyor. Hafta sonu yaptığınız ütüler, tahmin edin abiniz nerede? Anneniz bile ayırır, abinizin odasını toplar, ama size kendi odanızı kendizin toplamasını söyler. Abiniz erkek çünkü. O odasını toplayamaz, mecburen bir kadın toplamalı.(!). Burada erkek için de sıkıntı var.Yani neden erkeği, bir tabağı mutfağa götüremeyen, kendi gömleğini ütülemeyen biri olarak çiziyoruz ki. Tüm bunları gayet tabi erkekler de yapabilir.
Lisede erkek olmak ise, artan hormonlar, sakal, kıl tüy olayları, kalınlaşan ses, asi bir ruh hali... Babadan harçlık isterken çekindiklerini gözlemledim. Bu da bana çok cinsiyetçi geldi. Yani 15 yaşında bir kız babasından rahatça babasından harçlık isterken, 15 yaşındaki bir erkek harçlık isterken ister istemez çekiniyor. Yahu ikisi de 15 yaşında değil mi? Nasıl kendi paralarını kendileri kazanabilirler ki? Tabiki erkek-kız ayrım olmadan, babadan alacaklar.
Üniversite hayatında ise durumlar yine aynı. Hala eşit değiliz. Ama çevrenizdeki insanların daha açık görüşlü ve daha uyumlu insanlar olması bu eşitsizliği size daha az hissettiriyor. Lakin aynı bölümden mezun olduğunuz arkadaşınızla bir işe girdiğinizde. İki durum ortaya çıkıyor, ya erkek, aynı bölüm mezunu kadından daha fazla maaş alıyor. Ya da kadın, erkeklerden daha kolay iş buluyor. İki durum da ayrılıkçı bir tablo. İşe girdikten sonra da olaylar bitmiyor. Örneğin kadınlar, erkeklerden daha fazla ebeveyn izni kullanıyorlar. Yani tamam erkek doğum yapmıyor izni o kadar uzun olmasa da olur ama 1 hafta babalık izni de çok çok az. İş hayatında da eşit değiliz.
İşte feministler bu adaletsizliklerin toplumdan sıyrılıp kadın ve erkek bireylerin eşit şart ve imkanlar çerçevesinde birlik içinde yaşamalarını istiyorlar.
Haksız bir istek mi bu? Yani feminizmi topluma yaydığımızda her iki taraf da kazançlı çıkacak ve eşitlik sağlanacak. Hem zaten eşitlik ne zaman kötü oldu ki şimdi kötü olacak?
BAYAN DEĞİL KADIN MESELESİNE GELİRSEK,
Feminizm iyiymiş, hoşmuş ama ben bu bayan-kadın mevzusunu anlamadım diyenlerdenseniz toplanın.
Olay dilin ve sözcüklerin kullanımı ile alakalı. Ama bu konuya geçmeden önce dilin toplum ve insan hayatındaki önemini kavramak gerekir." Kuşlar ayaklarıyla, insanlar dilleriyle yakalanır." demiş Fuller. Madem ki dil bu kadar önemli kullandığımız dile dikkat etmemiz gerekir. Yabancı kelimeleri dilimizden atmak, dilimizin gerçek güzelliğini ortaya çıkaracaktır. Bu kısmı apayrı bir konu. Biz dilin feminizm kısmına yönelim.
'Bayan değil kadın.' mevzusunda da dili cinsiyetçi ifadelerden kurtarmak esastır. Yani bir erkek bir bireyi tanımlarken cinsiyeti için asla 'bay' demezler. Ama dişi bir bireyi tanımlarken 'bayan' derler. Bayan cinsiyet bildiren bir ifade değildir. Cinsiyet belirtmek istediğimizde, kadına kadın, erkeğe de erkek demek hem dilimizi doğru kullanmak olur. Hem de bu cinsiyetçi ifade azalarak kaybolur. Bazen soruyorlar, bir kadına seslenmemiz gerektiğinde ve adını bilmediğimizde "Kadın! Kadın! Paranız düştü." demek garip ve saçma olur diyorlar. Haklılar. Bu evrede 'bayan' kurtarıcı bir kelime oluyor. Ama daha güzeli var. 'HANIMEFENDİ' demek daha şık, kibar ve güzel değil mi?
Bayan değil kadın olayı da bu. Yani dili olumlu kullanmak, dildeki cinsiyetçi ifadeleri atmak.Atmaya başlayalım o halde.
Bilim adamı demek yerine bilim insanı diyebiliriz. Ya da insanoğlu demek yerine insanlık, insan evladı...
Yani dilimizi yabancı kelimelerden kurtardığımızda daha milli ve sağlam bir dil elde etmiş olacağız. Ve bu milli dildeki cinsiyetçi ifadeleri attığımızda eşitliği dilde sağlayacağız. Dil deyip geçmeyin unutmayın ki, uluslarda değişimler dille başlar. Dili değişen bir toplumun zamanla her şeyi değişir.
FEMİNİZM HERKES İÇİNDİR!
Eyy Erkek Birey! soruyorum sana;
-Tüm hesapları ödemekten sıkılmadın mı? Paran olmadığı zamanlarda bile sırf erkek olduğun için hesabı ödemek zorunda kalmaktan yorulmadın mı?
-Erkekler ağlamaz klişesinden bıkmadın mı? Ağlar, hüngür hüngür ağlar çok da güzel ağlar. Ağlamak erkek kadın meselesi değil ki? Duygu durumuna göre ağlarsın işte.
-Tüm evlilik, çıkma tekliflerini etmekten ve bazen de reddedilip öz güveninin kırılmasından sıkılmadın mı? Ya bu kezde kabul etmezse düşüncesini aklında dolaşması hoş bir şey mi?
-Erkek kadından daha fazla para kazanmalı yoksa evde 'kılıbık, pısırık, çekinik' olur baskısı daha kaç evliliği bitirecek. Kimin ne kadar fazla kazandığı ne kadar önemli ki? Aynı eve giren ortak para değil mi sonuçta?
-Erkekler! Gerçekten, tüm bunlar sizi yormuyor mu? Peki, yolda bir kadının arkasından yürüdüğünüzde, potansiyel tecavüzcü diye algılanmak da mı incitmiyor sizi? Çünkü yeni bir algı oluştu, geceyse ve bir erkek arkamdan yürüyorsa kesin bana tecavüz edecek. Yahu erkekleri bir tecavüz etme makinesi olarak görmekten vazgeçin. O da senin gibi yürüyor işte, neden hemen tecavüzcü gibi ağır bir damga vuruluyor. Tabiki olan örnekler, toplumda bu bilincin oluşmasını sağladı ama, her erkek için aynı damga vurulmaz.
Erkek para kazanır, erkek evini almadan evlenmemeli, erkek ağlamamalı, erkek güçlü olmalı, erkek uzun boylu olmalı, erkek teklif etmeli, erkek ödemeli, erkek evden almalı, erkek eve bırakmalı(şoförümüz ya), erkek dar giymemeli, erkek küpe takmamalı, erkek saçını uzatamaz, erkek zayıf olmaz geniş omuzlu olur....
Ben bunu da kabul etmiyorum, erkek de kadın da BAŞKASININ ÖZGÜRLÜK ALANINI KISITLAMADIĞI SÜRECE istediğini yapar. Erkeğin yaptığı her şeyi kadınlar da yapar; kadınların yapabildiği her şeyi erkekler de yapar.
Kadın ve erkek her zaman her alanda eşit olmalıdır. Ve inanıyorum olacaktır da...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anlayınca Ağladım

Beynimde Çalan Şarkılar-1